Mem û Zîn - Şırnak, Cizre

Mem û Zîn - Şırnak, Cizre                                                                                                                                             ...

Başlatan: Maui - Güncelleme: 25 Şubat 2021, 23:36:13 - Gösterim: 671

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Anahtar Kelimeler [SEO] -MemûZînŞırnak
Mem û Zîn - Şırnak, Cizre



Mem û Zîn - Şırnak, Cizre                                                                                                                                                                                  
 
[IMG]http://img.webme.com/pic/g/gizliilimler/mem_u_zin.jpg[/img]

 
 [SIZE=7]Mem û Zîn[/SIZE]
 
 [SIZE=3]Yöre: Şırnak, Cizre[/SIZE]
 
 Mem  û Zîn, Ahmed Hani'nin (Kürtçe:Ehmedê Xanî)  17. yüzyıl'da yazdığı ünlü  manzum eseri. Kürtçenin Kurmanci lehçesiyle  yazılmıştır.
 
 Birbirine  aşık olan ancak kavuşamayan iki gencin  trajik öyküsünü anlatır. Bu  hikâye milattan çok önceden bu yana halk  arasında söylenen ve mitolojik  nitelik kazanan bir destandır. Ozan bu  destandan ilham alarak o hikâyeyi  kendi çağının yaşantısına göre somut  bir kalıba dökmüş, çağdaş bir  uslupla yazmıstır. Bu suretle hem destanı  kaybolmaktan kurtarmış, hem de insanliğa ölmez bir eser armağan  etmiştir.
 
 Bu  eserde Mem ve Zîn'in aşkı etrafında çağının  yaşantısını, o zamanın  sosyal, kültürel ve idari durumunu da güçlü bir  maharetle tasvir  etmiştir.
 
 İyiliği,  doğruluğu, suçsuzluğu, zayıflığı ve  çaresizliği Mem ve Zîn'in şahsında  toplayarak; kötülüğü, dalkavukluğu,  fitneciliği ve ikiyüzlülüğü de Bekir  karekterinde somutlaştırarak  gözler önüne sermişti. [1]Rivayete göre  ehmede xani, [I]"Mem u Zin"[/I]'i  1690 yılında yazmaya başlamış ve  bitirişi 1695 yılını bulmuştur.  Ayrıca kitap, 1919 yılında istanbul'da  Arap harfleriyle, 1958 yılında  şam'da Arap harfleriyle,1962 yılında  Moskova'da Latin harfleriyle  basılmıştır. Daha sonraki basım yılları ise  1968,1973 ve 1990. [2]
 
 [SIZE=3]Mem-u Zîn'den Alıntılar[/SIZE]
 
 dem,şem'e dı kır jıbo xwe demsaz (bazen mumu ederdi kendine muhattap)
 ey hemser u hemnışın u hemraz (ey sır ve oturma arkadaşım,baş arkadaşım)
 herçendı bı sohtıne wekı mın (gerçi yanmak yönünden benim gibisin sen)
 emma ne bı gotıne wekı mın (fakat konuşma yönünden benim gibi değilsin)
 ger şıbhete mın te jı bı gota (eğer sen de benim gibi söyleseydin)
 de mın bı xwe dıl qewi ne sohta (benim de gönlüm fazla yanmazdı)
 derde mın u te jı yek bı ferqe (benimle senin derdin farklıdır)
 ew ferqe jı xerbe ta bı şerqe (o fark doğudan batıya kadardır)
 meşrıq tuyı,agıre te zahırsen (doğusun ateşin görünüştedir)
 mexrıb ez,u batıne mın agır (batı da benim, içim ateştir)
 daim dı sojıt me rışteye can (her zaman yanıyor canımızın damarı)
 ) te na sojıtın bı xeyre ezman (senin ise bazı vakitlerden başka yanmaz)
 pehtı me lı ser,dı dıl perenge (benim başımda alevler,gönlümde köz var)
 cane me dıgel perenge cenge (canım o közle savaştadır)
 şewqek te lı ser seri diyare (senin başının üstünde ışık var)
 sewdayeki serseri dı bare (ondan serseri bir sevda yağıyor)
 ew şewq jıbo tera zımane (o ışık senin için dildir)
 ev pehti jıbo mera ziyane (benim başımdaki alev ise zarar verir bana)
 pehta jı dıle me dayı ser ser (benim gönlümden başıma vuran alev)
 hukmje dı ketın lı baye serser (şiddetli rüzgara hükmeder)
 her çendi bı şev dı minı bıdar (gerçi geceleri uyanıksın sen)
 sıbhan dı nivi heta vı evar (ama sabahtan akşama da uykudasın)
 evar u seher bı roj,eger şev(akşamdan şafağa,günden geceye)
 ez her dı sojım wısa lı ser hev (hep yanarım ben)
 
 Mem bı dicle'ra dı peyive (Mem Dicle'ye konuşuyor)
 
 naçar ı jı heyşete dı çu dur (mem çaresiz insanlardan uzağa giderdi)
 hemder ı dı bu dıgel şete kur (derin nehirle hemdert olurdu)
 ki: ey şıhbete eşke mın rewane (ey benim gözyaşlarım gibi dökülen nehir)
 be sebr u sıkuni,aşıqane (ey aşıklar gibi sabırsı ve sukunetsi nehir)
 be sebr u qerar u be sıkuni (sabırsız kararsız ve sükunetsizsin)
 yan şıbhete mın tu ji cinuni? (yoksa sen de benim gibi deli misin?)
 qet nıne jıbo tera qerarek (senin için hiçbir karar kılmak yok)
 xalıb dı dıle teda nayarek (galiba senin de gönlünde bi yar var)
 her kehze te jı çı tete bıre? (her an senin de hatrına ne gelir?)
 sergeşte dı bı lı rex cizır'e? (ki böyle cizre'nin yanıbaşında coşuyorsun?)
 ev şehreye ger jıbo te mehbub (eğer bu şehirse senin sevgilin)
 hasıl geriyaye bo te metlub (işte elde etmişsin arzunu)
 daim dı dıle tedane menzil (her zaman koynundadır bu konaklar)
 deste te lı gerdane hemail (kollarını dolamışsın gerdanına)
 heja jı xwede tu fıkre na ki (hala allah'tan korkmuyorsun da)
 her roji hezare şıkre na ki (her gün binlerce şükretmiyorsun da)
 ev çende dı ki hawar u gazi (bunca feryad figan ediyorsun)
 2edı çı mıradeki dıxwazi? (artık ne murad istiyorsun?)
 behude çıra dı ki tu feryad? (boş yere niye feryad ediyorsun)
 aware dı çı diyare bexdad (avare avare bağdat diyarına gidiyorsun)
 ger ez bı gırım we ger bı nalım (ben ağlarsam,inlersem eğer)
 wer ez bı mırın we ger bı kalım (ben ölürsem sızlarsam eğer)
 herçı weku ez bı kım rewaye (her ne yaparsam ben revadır)
 maquli jıbo mera fenaye (benim için mantıklı yol,yok olmaktır)
 carek lı dıle mı jı guzer ke (benim gönlümün içinden de geç bir kez)
 serçeşmeye çeşme mın nezer ke (gözlerimin baş pınarına bak bir kez)
 derde dıle mın ku be dawaye (gönlümün derdi neden dermansızdır)
 çeşme tere mın çıma ceraye (ıslak gözlerimin macerası nedir)
 diwaneme mın peri bı der da (divane oldum ben periyi elden kaçırdım)
 ez dicle'me zenbere me ber da (dicleyim ben zenbereği bıraktım)
 westani u nergızi u seqlan (dicle kıyısındaki yer i***leri)
 derwaze u omeri meydan (dicle kıyısındaki yer i***leri)
 van seyregehan tu le dı kı geşt (sen oralarda dolaşıyorsun)
 ez mem'e jıbo mıra der u deşt (tek başıma kaldım burda bu ovalarda)
 
 Mem  u Zin mesnevisi, tahkiyevî bir metin olarak  eski bir Mem-i Alan (Alanlı  Mem) adlı bir halk hikâyesine  dayanmaktadır. Doğu ve Güneydoğu Anadolu  bölgelerinde yaygın olan bu  halk hikâyesi, 1695 yılında Ahmed-i Hânî,  1730 yılında da Bitlisli  Ahmed Fâik tarafından mesnevi şeklinde kaleme  alınmıştır. Ahmed-i  Hânî'nin eseri 1968 ve 1975 yıllarında M.Emin  Bozarslan; Ahmed Fâik'in  eseri ise 1969 yılında Sırrı Dadaşbilge  tarafından Lâtin harfleriyle ve  günümüz Türkçesiyle beraber  neşredilmiştir. Ahmed Fâik'in eserinin  yazma nüshasında baştan eksik  sayfa veya sayfalar vardır. Ahmed-i  Hânî'nin eserinin neşrinde ise bazı  beyitler atlanmıştır. Ahmed-i  Hânî'nin eseri 2364, Ahmed Fâik'in eseri  ise 1056 beyitten oluşmuştur.  Her ikisinin vezni de "Mef'ûlü mefâ'ilün  fa'ûlün" dür.
 
 Ahmed-i  Hânî'nin eseri, münâcât, na't, sebeb-i  te'lif, dibâce ithaf, kabile  tasviri, gerçek aşk hakkında mülâhazalar,  esas hikâye ve hâtime  bölümleriyle, bir mesnevide bulunması gereken  bütün özellikleri ihtiva  eder. A.Fâik'in eserinin baş kısmı eksik  olduğu için, asıl hikâyeden  önceki kısımlar hakkında fikir yürütmek  mümkün olmamıştır. Ne yazık ki  Sırrı Dadaşbilge'nin elinde bulunan ve  bizim de ulaşma imkânı  bulamadığımız bu nüshadan başka bir nüshasıyla  ilgili her hangi bir  bilgimizin olmadığı Ahmed Fâik'in eserinin,  sebeb-i telif kısmının  ortaya çıkması, bu iki eser arasında yapılacak  mukayeseye ciddi  katkılarda bulunulması konusunda önemli olacaktır.
 
 
[IMG]http://img.webme.com/pic/g/gizliilimler/mem-u_zin.jpg[/img]

 [I]Mem ü Zîn Türbesi[/I]
 
 
 
 [SIZE=3]Özeti[/SIZE]
 
 Botan  Beyi'nin Zin ve Sıti adlı iki kızı;  vezirinin Tacdin, Divan katibinin  de Mem adlı bir oğlu vardır. Bir  nevruz töreni esnasında Tacdin,  Sıti'ye, Mem de Zin'e aşık olur.Tacdin  ile Sıti evlenir. Mem ile Zin'in  evlenmesine Beyin kapıcısı Bekir türlü  hilelerle engel olur. Mem ve Zin,  birbirlerinden ayrı ve çeşitli  acılarla dolu günler geçirmektedirler.  Fakat iki âşık, Tacdin'in de  yardımıyla zaman zaman buluşurlar. Bekir,  Beyi Mem'e düşman edip Mem  ile Zin'in evlenmesine engel olmak üzere,  Bey'i Mem'e karşı kışkırtır.  Mem ile Zin'in aşkını Mem'e itiraf ettirmek  üzere bir satranç oyunu  düzenlenir ve Mem, Zin'i sevdiğini Bey'e itiraf  eder. Bey Mem'i hapse  attırır. Zin bayılır. Dadı ve Sıti, Mem'e  affedildiğini söylerler.  Fakat Mem zindanda ilâhî aşkı tatmıştır ve bu  aşkla ölür. Tacdin, o  kızgınlıkla Bekir'i öldürür. Mem ile Zin aynı  mezara konur ve Bekir'in  cesedi
 ayak uçlarına gömülür.
 
 Bir  vakit sonra, Mem ve Zin'in mezarlarının  başından servi ve çam ağacı  çıkar ve birleşeceklerken, Bekir'in  mezarından çıkan ardıç ağacı  aralarına girer. Zin'in evlenmelerine Beko  (Bekir) 'nun engel olması bu  evliliğe engel olmak için baş vurulan  hileler, satranç oyunu  düzenlenmesi, Bey'in Mem'i hapse attırması;  Mem'in hapiste ilâhî aşkı  bulup ölmesi, arkasından Beko'nun öldürülmesi  ve Zin'in de ölüp Mem ile  aynı kabre konması; Tacdin'in Beko'yu  öldürmesi ve Mem'in mezarının  yanına gömülmesi metin halkaları ve  sıralanışları Kürtçe Mem u Zin ile  aynıdır. Sadece,Türkçe Mem u Zin'de  âşıkların ölümünden sonra, gençleri  Yahya adlı birisinin, rüyasında,  Mem'i cennet ülkesinin padişahı,  Beko'yu da kapıcısı olarak görmesi  farklılığı vardır. [3]

Kerem imza


Deli tarafıma denk gelmeyin, zira orada ben bile hükümsüzüm...

Benzer Konular (5)

2078

Yanıtlar: 13
Gösterim: 1765

4500

Yanıtlar: 1
Gösterim: 431

2593

Yanıtlar: 0
Gösterim: 409

4669

Yanıtlar: 1
Gösterim: 250

4726

Yanıtlar: 0
Gösterim: 489

Clicky