ForumSever Kitap Tanıtımları
Pages: 1
Nietzsche’nin Beşinci ‘İncil’i” kitabı tanitimi By: Luna Date: 30 Haziran 2023, 23:21:35
NIETZSCHE'NİN BEŞİNCİ 'İNCİL'İ
Peter Sloterdijk
Çeviren: Mustafa Tüzel
Ayrıntı Yayınları, 2022
80 sayfa.
Nietzsche ya da 'konuşulan söz' üzerine
Peter Sloterdijk'in "Nietzsche'nin Beşinci 'İncil'i" kitabında 'İncil' ifadesiyle kasdedilen 'Böyle Buyurdu Zerdüşt'tür. Ama sadece onun üzerine de değil, temelde dil, yani 'konuşulan söz' üzerine bir kitap.
Natoyolu'ndaki alışveriş merkezinin zemin katında bir çiğköfteci var. Karantinadan önceydi; o zaman genç bir kadın çalıştırıyordu. Sade bir çiğköfte istedim, "Sadece maydanoz koyarsanız sevinirim, başka bir şey koymayın lütfen" dedim. Bu arada yanındaki genç bir erkekle, muhtemelen eşi, hararetle bir konu hakkında konuşuyor. O arada, hazırladığı çiğköfte dürümünün içine aysberg, acı sosu, limon ve nar ekşisini otomatikman ekleyiverdi. "Ben, sade istiyorum, öyle istemiyorum" dedim. Hafif bir ters bakış attı ve yeni bir lavaşa çiğköfteyi sürdü ve ardından, biraz önceki şekilde acı sosu, aysberg, nar ekşisi ve limonu ekleyiverdi. "Lütfen kalsın" dedim. Birden, tokat atmak ister gibi, "Rabbimden diliyorum ki, hiçbir işiniz rast gitmesin" dedi.
Bir yanıt verdim, ama yanıtımın bir önemi yok. Felsefi sorun, "Rabbimden diliyorum ki, hiçbir işiniz rast gitmesin" ifadesinde. İnanç, bir saflık, bir coşku biçiminde değil, bir hınç biçiminde ortaya çıkmaktadır burada. Bu, bir. İkincisi, bu konuşma kendini bir yüceltme ve övme durumunu da içermektedir; kişi, kendini, Tanrı'nın yanına yücelterek, beddua (hıncın buyruğunda dua) yoluyla, Tanrı'ya her söylediğini yaptırtan kişi durumunda konumlandırmaktadır. Bedduanın dilbilimsel yapısı, Tanrı'nın, beddua edenin emrinde olduğunu dile getirir. Gündelik hayatımız, duadan çok, bedduadan oluşuyor olması ilginç değil midir? Hınç dünyanın devamlılığını kılar, saflık ve coşku bir 'Allah'a ısmarladık' durumunda olmak demektir.
Bu girizgâhı, Peter Sloterdijk'in "Nietzsche'nin Beşinci 'İncil'i" kitabı nedeniyle yaptım. 'İncil' ifadesi burada bir niteleme; Sloterdijk'e değil Nietzsche'ye ait ama bu durumu görünür kılan Sloterdijk. 'İncil' ifadesiyle kasdedilen 'Böyle Buyurdu Zerdüşt'tür. Nietzsche, 1883'te yayımcısına yazdığı mektupta, yazmaya başladığı bu kitabını şöyle tanıtıyor: "Herkes için ve hiç kimse için bir kitap. Bu bir 'edebi eser' ya da beşinci bir 'İncil' ya da henüz bir adı bulunmayan bir şey. (...) Herkese hitap ediyor." Sloterdijk'e göre, "Eski İncil-dörtlemesi, Nietzsche'nin gözünde, intikamcıların ve rahatı yerinde olanların yararına dünya hakkında kötü konuşulmasının bir el kitabından başka bir şey değildir". Dörtleme, engellenmiş intikamının peşinde olan hıncın propaganda yazılarından oluşur. Ona göre İncil, iyi Haber ve müjde olamaz, çünkü Hıristiyan geleneğinde iyi haber olarak yayılan şey, kötüleyici konuşmanın bir zaferidir. Nietzsche, böylece sadece Hıristiyanlığı değil, her türlü hınç politikasını, 'her türlü somut-milletlerin-kendine-düşkünlük' ideolojisini ve 'başkalarını küçük düşüremedikleri zaman kendilerini iyi hissedemeyenleri' hor görür ve devre dışı bırakır.
Burada Nietzsche'nin 'Ecce Homo'da, 'büyüklük kuruntusu' ('Neden böyle güzel kitaplar yazıyorum?' gibi) olarak görülen üslubu hatırlanacaktır kuşkusuz: "Yazgım, benim ilk dürüst insan olmam gerektiğini, binlerce yılın yalancılığının karşıtı olduğumu bilmemi istiyor." Sloterdijk'e göre bu, Thomas Mann ve Karl Jaspers'in ileri sürdüğü gibi 'çocuk kalmışlığın izleri' değildir. Ona göre, Nietzsche'nin bu narsisizmi, 'yazarlığın ve yazınsal-söylemin doğasının açığa vuruluşu'nu dile getirir: "Nietzsche'nin felsefi olarak kutsadığı, çalışmaya düşkünlükten gelen kendine düşkünlük itkileridir." İnsanın 'Ben' olma rastlantısını kavrayarak, nasıl olduğu, ne olduğunu dile getirir. Arkasından iyi konuşulmasının ölçütü, kendi varoluşunun, hakkında en iyi şeyin söyleneceği kadar yükseltilmiş olmasında gizlidir.
Peter Sloterdijk'in bu kitabı, sadece Nietzsche'nin 'İncil'i üzerine değil, temelde dil, yani 'konuşulan söz' üzerine. Ancak burada 'dil'i, bir iletişim aracı olarak dil biçiminde değil, 'insanların kendi meziyetleri hakkında konuşabilmenin' vasıtası olarak dil biçiminde düşünmek gerek.