Gitmek Biraz Ölmektir...

Fransız bir şairdi herhalde "gitmek biraz ölmektir" diyordu...Eğer gitmek biraz ölmekse...Biraz ölmek var payıma düşenBu gece...Gideceğim bir yerlere...En az bir defa gitmeli insan...♠ ♠ ♠Açık bir yara gibi dolaşmak...

Başlatan: Banemin - Güncelleme: 26 Ocak 2023, 10:25:39 - Gösterim: 2,473

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Gitmek Biraz Ölmektir...


Fransız bir şairdi herhalde "gitmek biraz ölmektir" diyordu...






Eğer gitmek biraz ölmekse...
Biraz ölmek var payıma düşen
Bu gece...
Gideceğim bir yerlere...

En az bir defa gitmeli insan...

♠ ♠ ♠

Açık bir yara gibi dolaşmak ortalıkta
Durmaksızın kanamak, her dokunuşta...
Hayat,
Suyunu senden alan bir çağlayan olmuşsa

En az bir defa gitmeli insan...

♠ ♠ ♠

Sınırsız gel-gitler ve alınganlıklar
Bir bütün olamayacak kadar eksik parçalar...
Kalabalıklar...
İçine karıştığın ve kaybolduğun
Kalabalıklar...
Adı gibi kaba olmuşsa

En az bir defa gitmeli insan...

♠ ♠ ♠

Taze kazılmış toprak
İki metrelik bir çukur
Ve...
Birazdan getirilecek olan
Bir beden...
Hazırsa,

En az bir defa gitmeli insan...

♠ ♠ ♠

Eğer gitmek biraz ölmekse...
Biraz ölmek var payıma düşen
Bu gece...



*Banemin*

Şöyle bir yorum yapmıştı bu şeye çok sevdiğim bir arkadaşım.

Alıntı YapEn az bir defa gitmeli insan bu hayattan, ama ya kalplerden?

Kim bilir kaç kere gitmişizdir birilerinin yüreğinden, ya da gidilmiştir bizim yüreğimizden? Her gidişte geride kalan sızı hep hayattan gitme isteği vermiştir. Sonra yine yeni bir yürek çıkar, umut olur hayata sarılmamıza, ta ki o da acıtana kadar.


Ben de şunları demiştim;


Ne kadar doğru bir tespit...

Hep acıtır gitmeler... Yürekte bırakılan koca bir boşluk, elini uzattığında tutamayacağın bir el, artık yanında olmayan ve olamayacak olan biri...

Acıtır ve gitmek istersin...

Neresi olursa olsun... Gittiğin yerin önemi kalmaz yeterki o içinde yaşadığın acı geride kalsın.

Kolay değil ki öyle gitmeler... Sadece istersin...

Ama çıkar be! bir yerden birşey, bir teselli bulursun yine... Bulduğun, kaybettiğin ol(a)maz asla. Ama ondan çok olmasına engel değildir bu...
Başlar yürek atmaya ve mutluluğun ritmini yakalarsın yine...

Ve!.. Birgün gider o da... İsteyerek veya istemeyerek... Yine seni acıların içinde bırakarak...

Ya gitmezse!..
Ya o acıtmazsa!..
Ya giden sen olursan?..
Ya acıtan sen olursan bu sefer?..

Hesabı yok bu işin. Bize düşen sadece yaşamak... Ne varsa hayatın içinde, ne varsa bugünümüzde, ne düşmüşse payımıza...

Geleceği maddi olarak şekillendirmek elimizde çoğu zaman.

Ama duygular hesapla, kitapla, ölçmekle, biçmekle şekillenmiyor...

Dibinenot; Sanki tamamlıyor bu şeyi bu yorumlar ve paylaşmak istedim bunları da...




Elinize emeğinize yüreğinize sağlık çok güzel paylaşım için teşekkürler  :rose:

Emeğine, kalemine sağlık abi. İzinde olunca ancak cevap yazabildim.  :faint:
Kerem imza


Deli tarafıma denk gelmeyin, zira orada ben bile hükümsüzüm...

26 Ocak 2023, 18:54:12 #4 Son düzenlenme: 26 Ocak 2023, 19:05:22 Asrevya
O kadar güzel bir şiir ki, son günlerde okuduğum en dokunaklı mısralar.
Hayat insana ait, acısıyla tatlısıyla. Yüreğinize sağlık. :spk:

Sonra eşimin ölümü geliyor aklıma. Tüm gitmelerin seçim ve ayrılığın beraberinde getireceklerini göze alarak gitmenin ise bir gün tamiri olabilen gidişler olduğunu ayrımsayıp katlanılabilir buluyorum.
Oysa ölümdeki gidiş acısı sözcüklere dile gelemez, anlatılamaz ve yaşamayan bilemez.
Hayat hep bilmecesini sunar.
Her şeye rağmen özellikle çocuklar için hep yeniden direnir ve hayata katılırsınız.
Güçlükler kuvvetlendirir, acılar olgunlaştırır.
Nefes alındığı sürece aşk acısından daha önemli şeyler için hayat var oluşu bir bir dokunur.
Değeri Değere Değen Kavrar...

Bazen tuhaf çalışır insan beyni. Sadece kendi yorumunu mutlak doğru kabul edip, karşısında ki beyni hiçe sayar. Beynin, beyne ihaneti gibi...

Girişte tuhaf oldu. Allah sonumuzu hayır etsin...

Hayatımdan gidenlerin içinde ilk hatırladığım Çomar'dı. Daha okul çağına gelmemiş kısa donlu bir çocuktum. Peşimden koştukça, hem korkudan, hemde sevinçten ciyak-ciyak bağırmalarımı hatırlıyorum.

Abimin itiydi. Sarı ufacık birşeydi hayalimde ki kadarıyla. Kamyonun altında kaldığı gün, annemle birlikte salya sümük ağlayışlarımı hatırlıyorum sadece. Gitmişti, ama gideceğini söylememişti. Kızmıştım ona. Oyunlarımı eksik bırakıp gitmesine içerlemiştim.

Yerine çoban-kurt kırması Fındık geldi... Unuttum...

Sonra ilkokulda ki ilk yılım ve imamın kızı Ayşe...

Sınıfta kırmızı kurdeleyi ilk o ve ben takmıştık. Okumayı sökmüş ve havamızı atıyorduk sınıfın tembel tenekelerine. Matematik için olan sarı kurdele sadece benim yakama iliştirildiği gün hayranım olmuştu. 4. sınıfa kadar Halil denen hıyarla (gitmeyenlerden ve hala Hıyar  ) rekabete girmiştik. Aynı kıza aşıktık ve teneffüslerde havada taklalar bile atıyorduk göze girmek için.
Sonraları izlediğim tüm belgesellerde, dişisine kur yapan ne kadar 4 ayaklı mahlukat varsa, hep kumda taklalar atan Halil ile kendim gelirim aklıma... Ama artık sadece benimle bilek güreşi yapıyordu ve dolayısıyla benim elimi tutmuş oluyordu. (Halil hala gıcıktır bana)

Yaz tatili girdi araya. İmam babasının tayini çıkmış. Taşınmışlar. 5. sınıfa başalayıpta onu okulda göremeyince sormuş ve öğrenmiştim.

Vedasız giden ilk aşk ve yaşanan ilk aşk acısı...

Sonra ki aşklar da onuda unuttum...

Bir yazımda bahsettiğim Selanik göçmeni, çalışkan Dedem...

En büyük keyfi yemekten sonra kendi pişirdiği bol köpüklü Türk kahvesi yanında tellendirdiği Gelincik sigarasıydı. Kahve yapmayı bana o öğretmişti ve çok ama çok nadir kahvesini sadece benim yapmama izin verirdi. Bu zamanlarda onun karşısına oturur, kahveyi höpürdeterek içmesini izler, dudaklarıyla uyumlu incecik Gelincik sigarasından derince çektiği nefesi savuruşunu izlerdim. O an ki mutluluğu ve keyfi anlatılamazdı.

Çok sonraları 19 yaşımdayken bir akşam "oğlum kahvemi sen yaparmısın?" dedi. Hemen mutfağa uçtum ve onun öğrettiği gibi hazırladım kahvesini. Yine karşısına geçtim.

Önce Gelincik paketini açtı, içinden çıkardığı bir dal sigarayı parmaklarının arasında gezindirdi ve titreyen elleriyle ince dudaklarının arasına yerleştirdi. Yeleğinin cebinden çıkardığı muhtar çakmağıyla yakıp derin bir nefes çekti.
Şimdi höpürdetme zamanı gelmişti ve ben hala onu o çocuk gözüyle izlemekteydim. Kahve fincanı dudaklarına 3-4 santim mesafeye geldiğinde, dudaklarını çoktan uzatmış ve önce kokusunu içmeye başlamıştı bile. Daha sonra fincanın dudaklarına deymesiyle, muhteşem bir keyif veren o ses odaya yayıldı.

Sonra sigarasından ikinci nefesi çekti ve alışılmadık bir şey yaparak sigarayı söndürdü.

"Dede, neden söndürdün sigarayı?"
"Bu gece damağımda senin yaptığın kahvenin tadı kalsın istedim oğlum. O tatla gideceğim" dedi.

Güldüm. Hoşuma gitmişti. Akşam kahvesinden sonra yatsı namazını kılar ve odasına çekilip yatardı. Kahveyi bitirdi. Gözlerimden öpüp teşekkür etti ve odasına çekildi.

Her sabah 6 da kalkan annem o sabahta kalkmış ve banyoya girmiş. Akşamdan, dedemin sabah abdest aldıktan sonra kullanması için hazırladığı havluyu kuru ve bozulmamış görünce uyanamadığını düşünerek kapısını çalmış. Kapı açılmayınca odasına giriyor ve...

O da veda etmeden gitmişti işte. Damağındaki tatla...

Hala gidenler var, hala vedasız gidenler çok. Unutulanlar, unutulmayanlar...

Ama en güzeli bence de "vedasız gitmeler"...

Ayrılık yükünü heybesine doldurduktan sonra vedanın bir onemi kalmıyor.Giden gidiyor, sana can acısı, ayrılık acısı, onu bir daha göremeyecek olmanın ızdırabı kalıyor...Giden gitmiştir artık, ağlasan da, üzülüp kahrolsan da sonu değistiremezsin. Bir yanılgı(çelişki)dır hayat ve herkes kurtarabildiklerini yaşar kurtaramadıklarının arkasından ağlarken.


Dün şiir, bugün yazı.

Çok şişirdim kafanızı. Bu kadar yeter...

Yorumlarınız için teşekkür ederim... :rose:

En az bir defa gitmeli insan..
Ben gittim mesela bir ülkeden bir sehirden gitmek bir sevgili anlamında olmamalı farklı şekildede gidilir. Gerekirse yine giderim :)
βεήίм оŁλи βαиα қαŁıЯ , ĢєЯίуε καŁαи үоŁ αŁιЯ..

Benzer Konular (5)

6099

Başlatan Luna


Yanıtlar: 0
Gösterim: 250

5732

Yanıtlar: 0
Gösterim: 290

3942

Yanıtlar: 0
Gösterim: 457

4854

Yanıtlar: 2
Gösterim: 413

1974

Başlatan kaska12


Yanıtlar: 0
Gösterim: 3096

19 Eylül 2021, 06:08:35
kaska12 tarafından
Clicky