Beyinle İlgili Yanlış Bilinen 11 Bilgi

Beyinle ilgili yanlış bilinen 11 bilgi Efsane 1: Beynimizin yalnızca bir kısmını kullanıyoruz Bazı bilim insanlarına göre bu bilginin kökü, beynimizi her an yüzde 100 olarak kullanmıyor olmamız. Yani bir iş ya da eylem için tek...

Başlatan: Moana - Güncelleme: 26 Ocak 2021, 22:47:00 - Gösterim: 554

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Beyinle İlgili Yanlış Bilinen 11 Bilgi


Beyinle ilgili yanlış bilinen 11 bilgi
 
Efsane 1: Beynimizin yalnızca bir kısmını kullanıyoruz Bazı bilim insanlarına göre bu bilginin kökü, beynimizi her an yüzde 100 olarak kullanmıyor olmamız. Yani bir iş ya da eylem için tek seferde tamamını kullanmıyoruz. Ancak bilim adamlarının araştırmalarına göre, beynimizin her bölümünü gerçek anlamda kullanıyoruz ve beynimiz bütünüyle her an aktif.

Efsane 2: 20 yaşına bir geldin mi her şey yokuş aşağı! Elbette ki hızlı düşünme, hatırlama gibi bazı becerilerimiz, 18 yaşına kadar tepe noktasına ulaşıp ardından yavaş yavaş kötüye doğru gidiyor. Ancak araştırmaların sonuçlarına göre yaşla birlikte bilgeleşiyoruz, üstelik bazı alanlarda da daha akıllı hale geliyoruz. Örneğin, basit bir matematik işlemi yapmamız ya da daha geniş bir kelime haznesi kullanmamız gibi beceriler 50 yaşına kadar artış gösteriyor. Ayrıca diğer insanların düşüncelerini okuma becerimiz ve hatırlama becerimiz 30 yaşına kadar hiçbir şekilde kötüye gitmiyor.

Efsane 3: Karakter özelliklerin, beynin sağını ya da solunu kullanmana göre değişir Beynin iki yarısı da farklı işler için kullanılır ve evet, her insanda bu yarılardan biri diğerine göre daha baskındır -en azından şimdilik böyle olduğunu biliyoruz.- Ancak kişilik özelliklerinin belirlenmesi doğrultusunda beynin herhangi bir tarafının baskın olmasının kanıtlanmış bir etkisi yoktur. Beynin sol bölümü, dil konusunda diğer yarısına göre daha baskın; bu bölüm sesleri anlama ve ses çıkarma konusunda komutları veriyor. İlginçtir ki bu teori, sağ elini kullanan insanların yüzde 95'inde kanıtlanabilirken, solak insanların yüzde 70'i teoriyi destekliyor. Solak olan yüzde 30'luk kesimde sağ bölüm dil konusunda baskın değil.

Efsane 4: Alkol beyin hücrelerinizi öldürür Bu teori aslında çok da desteklenmeyecek bir teori değil çünkü alkol başlı başına hücre öldürmek konusunda oldukça başarılı.1990 yılında önceden alkolik olanlar ve hiç alkol almamış kişiler arasında yapılan bir çalışmada, alkol ve beyin hücrelerinin yoğunluğu arasında hiçbir bağlantı bulunamamış. Yine de, aşırı alkol tüketimi nöronlar arasındaki iletişime zarar verebilir. Bu yolla beynin bilgi üretme sistemi bozulabilir. Yapılan başka bir araştırma, düzenli olarak alkol kullanan insanlarda yeni hücre yapılanmasının azaldığını ortaya koydu ve böylelikle beynin öğrenme ve hatırlama noktasında yer alan önemli kısımların eksik kalabileceğini öne sürdü.

Efsane 5: Doğduğunda sahip olabileceğin bütün beyin hücreleriyle doğdun İsveçli bilim insanlarının 1998 yılında yaptığı araştırmanın sonuçlarına göre, beynin hipokampüs bölümü doğumdan yaşlılığa kadar nöron üretiyor. Bu bölüm tecrübelerinizi hatıraya çevirip depolayan kısım. 2014 yılında yine İsveçli bir grup bilim insanı motor kontrol, motivasyon ve karar verme gibi alanlarda çalışan striatum denilen bölgenin de hücre üretiminde etkin olduğunu ortaya koydular.

Efsane 6: O "Buldum!" anları hem çok nadir hem de rastgeledir! Yapılan bir araştırmaya göre aniden gelen o uçuk fikirler, beynimizde tek bir noktada bulunuyor. Bu çalışmayı yapan nörobilimciler, "Buldum!" anlarının aslında hem hep olduğunu hem de rastgele olmadığını öne sürdüler.

Efsane 7: Büyük beyinler = Zeki varlıklar Bu efsanenin ne kadar yanlış olacağını düşünmek için inekleri, şempanzeleri düşünsek yeter. İneklerin, şempanzelere göre daha büyük beyinleri vardır. Peki daha mı zekiler? Hayır! Bu teoriyi sevenler vücut-beyin kütlesi arasındaki oranı sorgulamak isteyeceklerdir. Yok, o oran da tam olarak o şekilde çalışmıyor. At ile insan arasındaki oranı incelersek, insanın oranı ciddi anlamda büyük çıkacaktır, ancak bir fareninkine ise çok yakın olacaktır.

Efsane 8: Erkek beyinleri daha mantıklı, kadın beyinleri daha anlayışlı Kadın beyni ile erkek beyni arasında anatomik farklılıklar olduğu gerçek. Ancak sorun şu ki bu farklılıkların yeteneklerin farklılaşmasına herhangi bir etkisi yok. Bu cinsiyet odaklı farklılıklar, yalnızca kültürel beklentilerden ibaret. Örneğin, yapılan bir çalışmada kadınların duygusal zeka ve empati konusunda bir test uygulanıyor. Erkeklere göre daha iyi sonuçlar çıkarıyorlar ancak sonrasında erkek deneklere bu testte kadınlara göre daha iyi sonuç veren erkekler olduğu söyleniyor. Erkekler de testi en az kadınlar kadar iyi şekilde veriyorlar.

Efsane 9: Ya görsel ya da işitsel bir öğrenicisiniz Bütün bu bilgileri okul hayatınız boyunca tekrar ederler. "Sen görsel bir öğrencisin!" Çünkü fotoğrafları, videoları, cıvıl cıvıl görselleri sevmişsinizdir. Ancak sürekli olarak üzerinde durulan bu fikrin bilimsel dayanağı ne yazık ki çok yok. Bazılarımızın öğrenmek için farklı yollar tercih ettiği doğru; kimisi okuyarak öğrenir, kimisi dinlemeyi tercih eder. Ancak bu metotlardan herhangi birinin diğerine göre daha iyi olduğunu ya da bizim daha iyi öğrenmemizi desteklediği yönünde bir kanıt yok.

Efsane 10: Yalnızca 5 duyunuz var Muhtemelen bu 5 duyudan haberdarsınız. Dokunma, duyma, görme, tat alma ve koku alma duyuları. Başka yok mu yani? Bu aşağıda görecekleriniz yeni bir bilgi olabilir sizin için ama işte buyurun, yeni duyularınız! Denge hissi: İçinizdeki GPS cihazıdır bu duyunuz. Size oturuyor musunuz, ayakta mısınız, uzandınız mı, bunu söyler. İç kulağın içerisinde bulunur. İç algı: Vücut bölümlerinizin nerede olduğunu ve o an ne yapıyor aldıklarını size ifade eder. Nosisepsiyon: Acı duyusudur. Termal resepsiyon: Isı algınızdır. Kronosepsiyon: Zamanın belirli bir düzen içerisinde geçmesi algısıdır. İçsel algı: İhtiyaçlarınızı size hatırlatan duyudur. Açlık, susuzluk, tuvalet kullanma ihtiyacı gibi şeyleri size hatırlatır.

Efsane 11: Uyuşturucular beyninizde delikler açar Uyuşturucuların dünyayı algılamamızda bir takım değişikliklere sebep olmak gibi etkileri olduğunu biliyoruz. Sonradan ortaya çıkan sonuçların yıkıcılığını ve geri döndürülemez boyutlardaki zararlarını da biliyoruz, duyuyoruz. Uyuşturucu niteliği taşıyan maddeler beynin yapısında ve fonksiyonunda ciddi etkiler yaratıyor evet ama yine de şu peynirlerin üzerindeki delikler gibi delikler, mümkün değil. Uyuşturucular beynimizin kimyasını bozmakla uğraşırlar, fiziki delikler açma yetenekleri yoktur. Daha açıkça, eroin gibi maddeler nöro taşıyıcıların çalışma prensiplerini değiştirirler. Bu taşıyıcılar bilgi taşıyarak sinir sistemimizin çalışmasına yardım eden yardımcılardır. Eroin, beyinde morfine dönüştürülür ve bunu bazı özel reseptörlere göndererek acıyı ve ödülü algılama halimizi değiştirir.

Benzer Konular (5)

Clicky