Hayret ve Merak Olarak Felsefe

Aristoteles'e göre insanoğlundaki merak ve hayret felsefeyi doğurmuştur.Gerçekten de insan merak eden ve diğer canlı türlerinden farklı olarak hemen her şeyi hayretle karşılayabilen bir varlıktır.Dahası hayretinin ve merakının...

Başlatan: Asrevya - Güncelleme: 05 Eylül 2022, 21:30:00 - Gösterim: 702

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

05 Eylül 2022, 21:30:00 Son düzenlenme: 05 Eylül 2022, 21:31:48 Asrevya
Hayret ve Merak Olarak Felsefe


Aristoteles'e göre insanoğlundaki merak ve hayret felsefeyi doğurmuştur.
Gerçekten de insan merak eden ve diğer canlı türlerinden farklı olarak hemen her şeyi hayretle karşılayabilen bir varlıktır.
Dahası hayretinin ve merakının sebeplerini araştırma kapasitesine sahiptir.

Alıntı Yap"Gördüğü olayların sebeplerini araştırma insanoğlunun doğasına özgüdür. Bazıları daha çok araştırır, bazıları daha az ama herkes kendi iyi ya da kötü kaderinin sebeplerini araştıracak kadar meraklıdır."
Thomas Hobbes

Felsefeyle uğraşabilmek için belki de en çok ihtiyacımız olan işte bu meraktır.

Bu yeteneğimizin Hobbes'ın söylediği gibi doğamızda olduğunu anlamamız için çocuklara bakmamız yeterlidir. Hatta belki kendi çocukluğumuzu hatırlayabiliriz.

"İnsanlar ölünce nereye giderler?" "Yalan söylemek neden yanlış?" "Doğru nedir?" "Bu dünya neden var?"... gibi sorular çoğumuzun aklından geçmiştir.

Ama yaş ilerledikçe merak ve hayretimizi kaybedip kendimizi alışkanlıklarımıza teslim ederiz. Gündelik hayatımıza çok farklı nedenlerle öylesine bağlanırız ki hayata ve dünyaya hayret etme duygularımızı adeta bastırırız.

Çocuklar gibi felsefeciler için de dünya ve onun üzerinde olup biten her şey yenidir; bu yüzden her şey onların merak ve şaşkınlığına konu olur.

Kalabalığın bir parçası mıyız?

Yetişkinlerin pek çoğu dünyayı olağan bir şey olarak görür. Şaşırtıcı görünümler sergileyen hayatı olduğu gibi benimserler; kalabalığın bir parçası haline gelip alışkanlığın etkisiyle herkesin yaşadığı gibi ve sorgulamadan yaşarlar.

Bunun önemli noktalarından biri de şüphe etmekten vazgeçmemizdir. Dogmatik olanlarla yetinmeyi öğreniriz zamanla.

Şüphe, felsefi sorgulamayı harekete geçiren en temel etkenlerden biridir.

Şüphe eden insan, gerçekliğin göründüğü gibi olmayabileceğini farkeder.
Görünüşün gerisinde farklı nedenler olabileceğini düşünen ve dolayısıyla algısal görüşlerin ötesine geçebilen insandır.

Alışkanlıkların etkisiyle davranan ya da şüphe etmeden yaşayanlar, çoğu zaman bireyselliklerini veya bireysel kimliklerini unutarak kolektif kimliklerine bağlanırlar. Herkesin yaptığı gibi yaparak, yaşadığı gibi yaşayarak, dogmatik kalıplara sıkışmış biçimde sıradan bir hayat sürdürürler.

Platon meşhur mağara benzetmesiyle bunu mükemmel şekilde alegorileştirmiştir.

Filozofun gündelik dünyanın gelip geçici şeylerinden farklı olarak, kalıcı gerçekliğe nüfus edebileceğini söyler. Ona göre gerçekliğe ulaşabilmek için duyularımız yeterli olmayacaktır, algısal görüşlerimizin ötesine geçerek gerçekliğe ulaşabiliriz.

Felsefe Platon'un gözünde kesin bilgiyi mümkün kılan ideaları, yani ezeli-ebedi değişmez varlıkları konu alır. Filozof da gerçekliğin doğasıyla ilgili kesinliği arayan kimsedir ve açıkçası işi de kolay değildir.

Alıntı YapTanrı her zihne, kişinin gerçeklik ile rahat bir yaşam arasında kendi tercihini yapması için bir imkân sunar; bunlardan hangisini seçeceği insana kalmış bir şeydir. Ama o, ikisini birden asla seçemez.
Ralph Waldo Emerson

Amerikalı düşünür Ralph Waldo Emerson (1803-1882) "Tanrı her zihne, kişinin gerçeklik ile rahat bir yaşam arasında kendi tercihini yapması için bir imkân sunar; bunlardan hangisini seçeceği insana kalmış bir şeydir. Ama o, ikisini birden asla seçemez." der. Aslında felsefe yolculuğuna çıkmış olanların alışkanlıkların sağladığı rahat koltuktan kalkmaları gerektiğini söyler. Sonuçta bir koltuktan diğerine geçmek istiyorsak eğer, oturduğumuz yeri bırakmamız gerekir.

Bilgeliğe giden yol aşktan geçer...

İnsanların konfor alanını bırakmaları için sebepleri vardır. Kimi zaman korkudur bu kimi zaman da aşk.
Felsefe kelimesinin kökenine baktığımızda bilgeliğe giden yolun aşktan geçtiğini görürüz.

Antik Yunan düşüncesi felsefeyi Grekçe philosophia sözcüğüyle karşılamıştır.
Sevmek anlamına gelen "phileo" fiiliyle; bilgelik anlamına gelen "sophia" sözcüklerinden türetilmiştir. Bilgelik sevgisi veya hikmet arayışı anlamını taşır felsefe kelimesi.

Buradaki bilgelik, çeşitli kaynaklardan ansiklopedik bilgiler biriktirme anlamına gelmez. Gözlem yoluyla çok sayıda deneyim biriktirmek de değildir kastedilen. Sadece bir yaşama sanatı, uygun ya da doğru eylemde bulunmak, aşırılıktan ya da ölçüsüzlükten sakınmak, felaketleri metanetle karşılamaktan ibaret olan bir ahlak kavrayışı da değildir.

Aynı zamanda belli bir entelektüel tutum, olup bitenlerin nedenlerine dair bir kavrayış, varlığın yapısına ve hayatın anlamına dair derinlikli bir vizyondur.

aktiffelsefe
Değeri Değere Değen Kavrar...

Benzer Konular (5)

Clicky